Aidiyet Sınırlarında Adalet: Haksızlığa Karşı Duyarlılığın Çelişkileri

 Aidiyet Sınırlarında Adalet: Haksızlığa Karşı Duyarlılığın Çelişkileri


    Toplumların kolektif vicdanı, çoğu zaman aidiyet duygusuyla şekillenir. Aynı din, aynı ırk veya benzer düşünce yapısına sahip kişilere karşı daha duyarlı oluruz; haksızlığa uğradıklarında yardım elini uzatır, onların acılarını kendi acımız gibi hissederiz. Bu, insanlığın temel bir yönüdür, benzerlikler üzerinden kurulan dayanışma ve ortaklık hissi. Aynı dine veya ırka sahip olan kişilerin çektiği acılar, adeta bizim acılarımız gibi görünür.

    Ancak bu duyarlılık, dışarıdan gelen bir acıyı aynı şekilde kavrayıp anlamayı zorlaştırabilir. Farklı bir din, ırk veya düşünce yapısına sahip olanların yaşadığı haksızlıklar, çoğu zaman göz ardı edilir. Bu, bazen bilinçli bir tercih değil, kültürel ve toplumsal sınırların bir tezahürü bazende ırkçılığın verdiği dürtü ile bilinçli bir tercih olur. Kendi kimliğimize ait olmayan acılar, çoğu zaman gözlerimizden kayar, belki de önemsiz gibi görünür.

    Bu bakış açısı, adalet ve empati anlayışımızı daraltabilir, toplumsal bağlılık ve yardımlaşma sınırlarımızı daraltabilir. Bir kişinin acısını sadece onun aidiyetiyle sınırlı olarak görmek, evrensel insanlık değerlerinden uzaklaşmak anlamına gelebilir.

    Acının ve haksızlığın evrensel olduğu, her bireyin eşit derecede önem taşıdığı bilinciyle hareket etmek, daha kapsayıcı ve adil bir toplum oluşturma yolunda atılacak önemli bir adımdır.
Allahın Resulü ne güzel söylemiş, İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allah ve İnsan-1

Hayatın Eski Sırlar Kütüphanesi: Hayatın Anlamı Nedir ?

İSYANIN FISILTISINDA ADALETİN SECDESİ