Yapay Dünyada Kaybolan Gerçek Güzellikler

 Yapay Dünyada Kaybolan Gerçek Güzellikler

       Yapay ortamların içine girdiğimizde, aslında kendimizi bir labirentin içinde buluruz. Bu labirent, bizi gerçek dünyadan koparıp, sanal gerçekliklere, dijital ekranlara, yapay ışıklara, doğadan uzak çok katlı binalara hapseder. Başlangıçta her şey cazip, her şey ilgi çekici görünür; ama zamanla bu yapay güzellikler, gözlerimizi gerçek güzelliklerden uzaklaştırmaya başlar. Bir fotoğraf filtresi, bir sosyal medya paylaşımı ya da sanal bir oyun dünyası, bize sanki gerçek hayatın tüm renklerini, derinliklerini sunuyormuş gibi gelir. Oysa bunlar sadece yüzeysel, geçici ve çoğu zaman yanıltıcıdır.

       Gerçekten güzellik, insanın doğayla kurduğu bağlantılarda gizlidir. Bir çiçeğin açan yapraklarında, bir göl kenarındaki suyun yansımasında, bir kuşun ötüşünde, sabahın erken saatlerinde doğan güneşin sıcak ışıklarında… Ancak bu güzellikleri görmek, yalnızca dışarı çıkıp, nefes alıp, etrafımıza dikkatlice bakmamızla mümkün olur. Ne yazık ki, bu yapay dünyada sıkışıp kaldığımızda, gözlerimiz gerçek dünyaya kapanır. İstediğimiz kadar doğaya ait bir manzara fotoğrafını sosyal medya hesaplarımıza koyarak, gerçek güzellikleri deneyimlemiş olmayız. Bir ekranın ardında, sanal bir ortamda, bir başkasının paylaştığı doğa görüntüsünü izlerken, o anın gerçek dokusunu hissetmek, o atmosferi derinden solumak mümkün değildir.

      Zaman geçtikçe, teknolojinin ve dijital dünyanın çekiciliği daha da artar. Bizler de buna alışırız. Yapay ortamda geçirilen her an, gerçek dünyadan biraz daha uzaklaştırır. Duyularımız bu yapay dünyada giderek körelir. Oysa gerçek güzellikler, her an etrafımızdadır; sadece biraz durup, gözlerimizi doğru şekilde açmamız gerekir. Fakat, sürekli ekranlara bakarak ve sanal dünyalarda kaybolarak, gözlerimiz bu gerçekliği göremez hale gelir.

     Bir gün, bir çiçeğin kokusunu duymadığınızı, bir kuşun sesini fark etmediğinizi, ya da gün batımındaki renklerin sizi etkilemediğini fark ettiğinizde, aslında ne kadar uzaklaştığınızı anlarsınız. Teknolojinin hızla gelişen dünyasında, insanlık sürekli daha fazlasını talep ederken, doğal güzelliklerin yavaşça silindiği bir dünya yaratıyor. Bu dünya içinde, yapay ışıklar ve yapay renklerle sarmalanmış bir yaşam sürerken, doğanın saf ve berrak güzellikleri gözden kaybolur.

     Bazen bir adım geri atmak, teknolojinin hızıyla yarışmak yerine, bir an durmak, çevremize bakmak, gerçek dünyayı tüm doğallığıyla görmek gerekir. O zaman, en basit şeyin bile bir mucize olduğunu fark edebiliriz. Bir rüzgarın savurduğu yapraklar, gökyüzündeki bir bulutun şekli, sabahın ilk ışıkları… İşte bu gerçek güzellikler, bizi sadece birer tüketici değil, duyularıyla var olan bir insan yapar.

      Yapay ortamda yaşamak, bize geçici bir tatmin sağlar, ama gerçek güzellikleri görmemizi engeller. Her birimiz, teknolojinin gücüne kapılmadan önce, doğanın sunduğu güzellikleri hatırlamalıyız. Çünkü sadece bu şekilde, yaşamın gerçek anlamını kavrayabilir, derinliğini hissedebiliriz. Ve belki de, doğanın içinde kaybolarak, aslında kendimizi yeniden buluruz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Allah ve İnsan-1

Hayatın Eski Sırlar Kütüphanesi: Hayatın Anlamı Nedir ?

İSYANIN FISILTISINDA ADALETİN SECDESİ