Hüzünlü Bir Cümle; Tadı Tuzu Kalmadı Bayramların-2
Hüzünlü Bir Cümle; Tadı Tuzu Kalmadı Bayramların-2
Eski zamanlarda dualarla açılırdı bayram sabahları, şimdi bildirim sesleriyle. Gözyaşıyla yıkanırdı eller, şimdi selfie ışığında kayboluyor o eski ellerin hüznü.
Bayramlar eskiden annemin kalbinde pişerdi, şimdi otellerin açık büfesinde yavanlaşıyor.
Parklar, tatil beldeleri dolu, yollar kilit ama evler bomboş. Dede bekliyor kapıda, torun tatil rotasında.
Anne sofrayı seriyor ama sandalyesi hep eksik. Baba ellerinde bayram harçlığı kimse harçlığın aslında çocuklara cömertliği aşılamak amacıyla verildiğini bilmez, kimse fark etmiyor artık o bir çift mahzun gözü, ne de titreyen bir sesin içinde saklı kalan "Hoş geldin"i…
Bayram namazları, artık erkenden dönülen bir angarya, peygamber efendimizin (sav) gülümsediği o kutlu sabahlar, şimdi yobazlıkla yaftalanır oldu.
Ekranlarda başka bir bayram sabahı ile açılır; Soğuk veriler, siyah puntolar ve alt yazıda hiç susmayan bir ağıt:
“Bayram boyunca şu kadar can, bu kadar kaza...”
Sanki trafik, sadece bayramda akar. Sanki direksiyonlar, sadece o gün azapla döner.
Sanki ölüm, sadece bayram sabahları kalkar yatağından. Bilinçaltına işlenir;
Bayram = Kaza.
Bayram = Ölüm.
Bayram = Kan.
Ve zamanla,
Bayram = Korku, nefret olur.
Kimse sormaz: Yılın geri kalan 360 günü yok mu bu yollar? Yok mu bu direksiyon başında uyuyanlar, alkolle kirlenen refleksler?
Sonra ekranlarda başka bir perde açılır, Kurban Bayramı hedef tahtasındadır. Yine ekranlar parlar ama bu kez başka bir kinle. Kesilen hayvanlar gösterilir ama sanki bu dünya sadece bir gün hayvan keser gibi. Oysa her gün mezbahalarda can verilir, paketlenip market raflarına çıkar.
Ama kimse göstermez onları. Çünkü orada “ticaret” vardır. Buradaysa “ibadet.” Ve işte rahatsız eden budur aslında. Dine duyulan o sinsi öfke, O gizli aşağılama, kanıksatılmak istenen şu sessiz kin: “İbadet öldürür, ibadet can yakar.”
Böyle böyle büyür fısıltılar. Kurban, dinin ve huzurun sembol değil de suç gibi sunulur. Bayram, sevinç değil de sanki ceza günü olur. Ve o çok izlenen ekranlar, sadece haber vermez; zihin şekillendirir, inancı örseler, vicdanı yönlendirir.
Ama biz biliriz. Bayram; Allah tarafından hayatın kutsandığı bir gündür. Bayram; paylaşma, dua etmenin, yoksulu gözetme, kucaklaşma ve affetme günüdür, Kurbanla nefsini, kinini, kibiri kesmenin adıdır.
Bayram, yüzümüzü güldürmeye utanır hale geldi. "Bayramınız mübarek olsun" mesajı, bir zincir gibi kopyala-yapıştır…Ruh yok, niyet yok, yürek yok.
Allah'ın bize emanet ettiği bu güzel günler, artık vitrin süsü gibi; bakılıyor ama hissedilmiyor.
Gelin kucaklaşarım bu bayram bir dua gibi olsun. Sosyal medya mesajlarını değil, ellerimizi, kalplerimizi uzatalım birbirimize.
Büyüklerin ellerinde hâlâ dua var, hâlâ umut var…Onları boş bırakmayalım.
Gelin kucaklaşarım bayramları değersizleştiren şeker bayramı ve et bayramı demeyi bırakalım, bayramların ruhuna uygun olarak Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı diyerim, Teşrik tekbirlerini utanarak değil haykırarak söyleyelim kainat titresin.
Bu bayram bir dönüş olsun; tatil değil, tevazuya; yolculuk değil, yuvaya; paylaşım değil, yakınlığa. Haydi hep birlikte, bu bayramı Allah’ın emrettiği gibi, hakkıyla, hakkaniyetle ve en önemlisi, kaliteli bir ibadet gibi yaşayalım.